Dark Mode Light Mode
Manipülasyon
Çocuk Romanlarının Arkasına Saklanan Karanlık ve Alien: Earth

Çocuk Romanlarının Arkasına Saklanan Karanlık ve Alien: Earth

Bu hafta Alien: Earth dizisinin 5. Bölümü yayınlandı ve Alien evrenindeki en büyük şirketlerden biri olan Weyland-Yutani hakkında da daha fazla bilgi sahibi olma şansını yakaladık. Konuya derinlemesine girmeden önce aşina olmayanlar için kısa bilgiler vereyim.

Alien film serisinin ilk filmi 1979 yılında vizyona giriyor. Filmin yönetmeni ve proje sahibi Ridley Scott. Ardından Ridley Scott önderliğinde aynı evrende geçen 8 farklı film daha çekiliyor. En sonuncusu da bugünlerde gündemde olan Alien: Earth dizisi. Bilim Kurgu – Korku temasının sürdürüldüğü bu serinin 1979 yapımı olan ilk filmi günümüzde hala en büyük ve en etkili bilim kurgu – korku filmi olarak kabul görüyor. Diziden farklı olarak film serilerinde dünyayı ya hiç görmüyorduk ya da apokaliptik bir geleceğe sürüklendiğini görüyorduk. Zaten Ridley Scott’ın en büyük başarısından birisi hikayelerin uzay gemisi içinde geçmesi ve izleyenlere klostrofobik bir ortam yaratması. Uzay gemilerinin dar ve karanlık koridorları, minimalist yaşam alanları, Cryosleep olarak adlandırılan, insan bedenini dondurarak yaşamsal faaliyetleri uzayın engin derinliklerinde seyahat edilebilecek denli uzun uykularda tutan ve yaşlanmayı engelleyen son derece rahatsız edici basıklıkta kapsülleri ile karakterlerin kaçma refleksini göstereceği anlarda seyirciye yarattığı sıkışmışlık hissi… Schrödinger’in kedisi Alien evrenindeki uzay gemilerini anlatmak için aslında çok doğru bir yaklaşım olabilir. Lakin bu gemiler ya başıboştur ya da içinde canlı olduğuna dair izlenim sunar fakat detaylı bir bilgi vermez. Kısacası bu paradoksta gemilerin canlılık ve ölü olma halleri eşdeğerdir. Korku unsurları da bu belirsizlik üstüne kurularak dünya dışı bir varlığın gemideki mürettebatı tehdit etmesiyle başlıyor.

Gelelim diziye…

Dizinin beni en çok etkilediği alan hikâyenin dünyamızda geçmesi ve ilk filmin kronolojisine göre yaşanacak olayların 2 yıl öncesini konu alması. ( İlk Film: 2122 –  Dizi: 2120 ) Dünya hala yaşanılabilir bir yer. Hala günümüzün teknolojilerinin birçoğu geçerliliğini koruyor ancak küresel anlamda insanların benimsediği yaşam tarzı değişmiş durumda. Siyaset ve politika tamamen işlevini yitirmiş ve dizide de değinildiği üzere, insanlar kendilerini yönetecek siyasetçileri terk edip büyük teknoloji devlerinin kurdukları devletlerin birer vatandaşı. Dünya 5 büyük teknoloji firmasının paylaştığı ve halkın o firmaların şehirlerinde hayatlarını sürdürdüğü bir gelecek inşa edilmiş durumda. Bu firmalardan birine tüm seriden aşinayız; Weyland-Yutani. Dizide tanıştığımız 5 büyük şirketin bir tanesi de The Prodigy Corporation. Yeryüzünde bir ada şehrine (Neverland) sahipler. Şirketin başında dünyanın en genç trilyoneri Boy Kavalier var. 5 şirketinde arka planında tek bir amaç var. İnsanoğlu için sonsuz yaşamı keşfetmek ve tüm dünyaya hâkim olmak. Şirketlerin bu amaç uğruna geliştirdikleri 3 farklı yapı taşı teknoloji var; Cyborglar, Sentetikler ve  Boy Kavalier’in buluşu olan Hibritler.

Hikâyede Wendy karakteri ilk Hibrit prototipi ve insan bilincinin insansı robotlara transferiyle* karşımıza çıkıyor. Buraya bir yıldız eklemekte fayda gördüm çünkü dizide bu konuda bir paradoks var. Prodigy’de çalışan iki bilim insanının konuşmasında şöyle bir detay geçiyor; “Biz gerçekten de insan bilincini insansı robotlara mı naklettik yoksa insan bilincini taklit edecek yapay zekalar mı geliştirdik?” Bu sorunun cevabı henüz yok. Sorunun kritik olmasının sebebini de şöyle özetleyebilirim; geliştirilen bu teknolojide bilinç transferinin yetişkinlerde işe yaramadığı, beyinlerinin çok sert olduğu ve hayal gücüyle beslenen çocuklarda bu işlemin yapılabileceği çokça değiniliyor. Wendy’den sonra tıpkı Wendy gibi yaşı küçük, ölümcül hastalığa yakalanmış ve kurtulma şansı olmayan 5 farklı çocuk da yetişkin bedenlerinde birer Hibrite dönüştürülüyor. Bu çocukların ailelerine çocukların öldüğü söyleniyor. İki bilim insanının taşıdığını endişeyi burada daha iyi anlayabiliyoruz; “Yoksa biz bu çocukları öldürdük mü?” Çünkü bilinç transferi yerine bilincini kopyalayan ve taklit eden bir yapay zekâ mı hibritleri yönetiyor henüz ucu açık bir soru… Bu 5 çocuğa Prodigy içinde kayıp çocuklar deniyor. Projenin gizliliği sebebiyle gerçek isimleri yerine kendilerine yeni isimler veriliyor onlar da şöyle; Slightly, Curly, Nibs, Smee ve Tootles… Bir saniye. Buraya kadar ki mevzu bir yerden tanıdık gelmeye başladı mı? Neverland, Wendy, Kayıp Çocuklar… Evet doğru tahmin ettiğiniz ünlü çocuk romanı klasiklerinden bir referans; Peter Pan.

Peter Pan’ın hikayesinin geleceği uyarlanmış çarpık ve karanlık bir versiyonu dizide sık sık karşımıza çıkıyor. Dünyanın en genç milyarderi olan Boy Kavalier’in dizide kayıp çocuklara geceleri sık sık Peter Pan’dan hikayeler okuduğunu da görüyoruz. Hatta çocukların bilinçleri hibrit yetişkin bedenlere aktarılırken uykuya dalmalarından önce kendilerine Peter Pan çizgi filmi izlettiriliyor.

Peter Pan’ın romanındaki ana karakterlerden biri olan Wendy Darling ilk hibrit modeliyken, kayıp çocuklara Peter Pan’ın çocuk çetesinin isimleri veriliyor ve yaşadıkları yer de pek tabii ki Neverland. Çocukların bilinçleri, çocuk zekalarıyla yetişkin hibritlere aktarıldığı ve bu bedenler yaşlanmadığı için kayıp çocuklar referansı çok daha değerli bir hale geliyor çünkü Peter Pan’dan da biliyoruz ki; “Kayıp çocuklar asla büyümez…”

 

Diziye burada bir ara veriyorum ve izlemenizi tavsiye ediyorum. Diğer filmlerle ilişkisini kurma ihtiyacı duymadan ( Alien evreninin 2 yıl öncesinde geçtiği için… ) gönül rahatlığı ile izleyebilirsiniz. Ben ilk 5 bölüm itibariyle çok başarılı buldum. Aslında üstünde konuşulması gereken pek çok detay var ancak bunları belki de sezon finalinden sonra başka bir yazıda değerlendiririz. Şimdi gelelim ana konuya;

The Prodigy Corporation’inin Peter Pan referansını günümüzdeki firmalara uyarlasaydık sizce nasıl bir hikaye ile karşılaşırdık? Bunun için Forbes’in 2025 Mart verilerine göz attım. Alien: Earth dizisinde dünyayı 5 farklı firmanın yönettiğini söylemiştim, o zaman bugün ki sıralamaya göre şöyle bir listemiz olurdu;

 

  1. Apple ( 3,63 Trilyon USD)
  2. NVIDIA (3,04 Trilyon USD)
  3. Microsoft (2,95 Trilyon USD)
  4. Amazon (2,24 Trilyon USD)
  5. Google (2,08 Trilyon USD)

Ardından ChatGPT ile biraz sohbet ettik ve ona Alien: Earth dizisi ile Peter Pan referanslarını verdim. Bu 5 büyük şirketi klasik çocuk romanlarıyla eşleştirmesini istedim. Liste çok uzun olduğu için sadece ilk ikisine değineceğim. Belki de diğer 3 firmanın benzerlikleri siz keşfetmek istersiniz;

APPLE – OZ BÜYÜCÜSÜ

Steve Jobs ve Steve Wozniak’ın mütevazi hayatlarını kurdukları Los Altos kasabası ile Dorothy’nin sakin hayatını geçirdiği Kansas Çiftliği’nin benzerliğine değiniyor ChatGPT. İkili hayatlarını değiştirecekler garajda geleceği tasarlarken, Dorothy küçük eviyle birlikte bir fırtınaya kapılarak bambaşka bir diyara savruluyor. Şöyle de bir ekleme yapma gereği duyuyor; “O yıllarda Apple’ın hedefi basitti: Kişisel bilgisayarı herkesin erişimine sunmak. Kansas’ın sadeliği gibi, Apple da mütevazı ama merak dolu bir yolculuğa çıktı.”

Risk ve Devrim Rüzgarları = Hortum

Dorothy’yi Oz’a götüren hortum gibi, Apple da Apple II ve Macintosh’un başarısıyla teknoloji dünyasına savruluyor. Bir hortum gibi inişli, çıkışlı, sert, zor ve tutunması güç bir yolculuk bu. Hortum, Dorothy’nin hayatını değiştiren dönüm noktası olurken; Apple içinse bu, kişisel bilgisayarlarda yaratacağı devrimin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Apple bir anda dev şirketlerin arasına katılıyor ve kendini farklı bir evrende buluyor tıp ki Dorothy gibi…

Sarı Tuğla Yol = Yenilikçilik ve Tasarım Felsefesi

Dorothy’nin Oz’daki yolculuğunda sarı tuğla yol ona rehberlik ederken. Apple için bu yol, tasarım ve kullanıcı deneyimi olarak karşımıza çıkıyor. Apple her yeni ürünüyle yola bir sarı tuğla ekliyor ve bu yolu takip ediyor; İlk iPhone ile dokunmatik ekran devrimi, iMac’lerin renkli tasarımları, Steve Jobs’ın kızının kasetçalarını gördükten sonra “sana öyle bir şey yapacağım ki yüzlerce şarkıyı cebinde taşıyacaksın” diyerek piyasa sürdüğü iPod gibi…

Yoldaş Karakterler = Apple’ın Ürünleri ve Vizyonu

Dorothy’nin yol arkadaşları aslında Apple’ın ürün politikasıyla da örtüşüyor.

  • Beyin Arayan Korkuluk: Apple’ın erken dönem ürünleri (Apple II, Macintosh), bilgisayar dünyasına zekâ ve yaratıcılık kazandırıyor.
  • Kalp Arayan Teneke Adam: iPod ve iTunes, insanlara duygusal bağ kuracak bir müzik deneyimi sunuyor.
  • Cesaret Arayan Aslan: iPhone, devasa risklere rağmen (tuşlu telefonlar, piyasadaki Nokia, Motorola, Blackberry üstünlüğü) piyasaya sürülüyor ve Apple’ı tarihin en cesur işlerinden biri oluyor.

Oz Büyücüsü = Apple’ın Vizyonu ve Liderleri

Oz Büyücüsü’nün gizemli ve büyülü görünümü ve illüzyon becerisi; tıpkı Apple’ın ürün lansmanlarının sihirli bir deneyime dönüştürme becerisi gibi Oz Büyücü ile de örtüşen noktalardan. Her lansmanda belki de bilindik olan ancak sunum stratejileri ile vay be dedirten teknolojik ilerlemeler daima göz önünde olmayı başarıyor.

Oz’dan Eve Dönüş = Apple’ın Evrenselleşmesi

Dorothy sonunda Kansas’a döner ama artık değişmiştir. Apple da garajdaki günlerinden çok uzaklaşıp; şimdi dünyanın her yerinde, herkesin hayatına dokunan bir marka haline dönüşmüş vaziyette. Dorothy’nin yolculuğu nasıl kendini keşfetmesine yol açtıysa, Apple da yıllar içinde kimliğini buluyor: Basitlik, zarafet ve yenilik. Artık Apple sadece bir teknoloji şirketi değil, bir yaşam tarzı ve kültür simgesine dönüşmüş vaziyette. Kurdukları ekosistem ile de belki de gelecekte Alien: Earth dizisindeki şirketlerden birine dönüşmemesi için engel de yoktur, kim bilir… Zaten bugün bile Apple bizlere bir aidiyet hissiyatı yanında bir topluluk olduğumuzun da mesajını vermiyor mu?

 

NVIDIA – DEMİR DEV

NVIDIA, tıpkı gökyüzünden düşen gizemli Demir Dev gibi başlangıçta küçük bir ekiple, büyük bir potansiyeli açığa çıkartıyor. Başlangıç yıllarında oyun ve grafik pazarına giriş yaptığında henüz gerçek güçlerini bilmiyorduk. Tıpkı Demir Dev gibi…

              Gücünü Keşfeden Dev = GPU Devrimi

Demir Dev, hikâyedeki maceralarda git gide kendi gücünün sınırlarını keşfederken NVIDIA da GPU’yu (Grafik İşlemci Birimi) icat ederek teknoloji dünyasında gerçek kimliğini ortaya koymuş oldu. Bu, sadece oyunları değil, tüm dijital dünyayı değiştiren bir adım olacaktı; Demir Dev’in dünyayı kurtarması gibi.

 

              İnsanlarla Bağ Kurmak = Geliştiriciler ve Endüstriler

Filmde Hogarth, Demir Dev’in dostu olur ve ona insanlara zarar vermek yerine koruması gerektiğini öğretir. Hikayede dünyaya düştüğünde korkutucu görünen o devasa cüssesinin ardında insanlarla bağ kuran bir robota dönüşümüne tanıklık ederiz. NVIDIA da GPU’larını sadece eğlence için değil; bilim, tasarım, sağlık ve otomotiv gibi sektörlerde insanlığın yararına sunarak kendi konumlandırmasını sağlama almış oluyor. Sadece bir geliştirme yaratmanın ötesinde endüstrilere de yön verecek teknolojiler üretebilir hale geliyor.

              Kahramanlık ve Fedakârlık = Yapay Zeka Çağı

İnsanlık farklı bir tehlike ile karşı karşıyayken Demir Dev hikayenin sonunda bir kahraman oluyor ve dünyayı kurtarıyor. NVIDIA da bugün yapay zekanın kalbini oluştururken, otomatik sürüşten tıbbi araştırmalara kadar dünyayı ileri taşıyacak bir çağ başlatmış oldu. İnsan hayatının sağlıklı devamı için üstlendikleri misyona tıbbi ve hayatı kolaylaştıran unsurlar açıdan baktığımızda Dev, artık sadece güçlü değil; bilgeliği ve sorumluluğu da üstüne yüklemiş durumda.

NVIDIA’nın kendisini keşfetmesiyle Demir Dev’in keşif süreçleri birbirine benzese de sonuçta Demir Dev’de tıpkı Oz Büyücüsü ve Peter Pan gibi bir çocuk romanı… Bu iki örnek de aslında ne kadar “masumane” kaldı fark ettiniz mi? Neticede bir yapay zekâ ile sohbetimin sonucunda bu kısımları kaleme aldım. Peki roman kitaplarının kapağını açtığımızda sayfalar arasında yazarların görmemizi istemediği bir karanlık duruyor olabilir mi? Çocuk Romanları aslında bizleri gelecek için uyaran ve satır aralarında önemli öngörüler içeren birer nesiller arası aktarım aracıysa ve pek çok şey çok çok öncelerden orada yazılıysa?

 

Çocuk Romanlarının Arkasına Saklanan Karanlık

Robotik Endüstrinin gelişimine baktığımızda; sizce de Charlie’nin Çikolata Fabrikası’ndaki Bay Bucket’ın; Diş macunu fabrikasında vidalı kapakları şişelere yerleştiren bir işçiyken gelişen teknoloji ile nasıl işinden olduğunu okumamış mıydık?

 

İnternette her gün bir siteye üye olmak için bir sürü bilgilerimizi paylaşıyoruz, maillerimizden otomatik girişler yapıyoruz. Firmalar alışveriş alışkanlıklarımızı öğrenmek için bizlere küçük havuçların olduğu kartlar basıyor, aslında sürekli bir gözetim ve veri toplama kültürünün içinde farkında olmadan debeleniyoruz. Bunun yanında dijital dünyada farklı kimliklere bürünmekten de çekinmiyoruz. Sosyal medyada ve gerçek hayatta farklı hayatlar yaşayabiliyoruz, peki Alice Harikalar Diyarı’ndaki şu cümleyi hiç birilerine söyleme ihtiyacı duydunuz mu bugüne kadar? “Beni kim olduğunu bilmeden sevseydin keşke.”

Teknolojinin gelişim hızına yetişemeyip tökezleyeceğinizi ve düşeceğinizi düşündüren makalelerle, köşe yazılarıyla, sohbetlerle baş başa kaldığımız günlerden geçiyoruz. Artık sabır yok, hız ve çeviklik var. Oysa insandan beklenen bu hız onun anatomisine ve öğrenimine tezat bir durum. Winnie-the-Pooh’un sakin, oyun ve dostluk dolu dünyası; sosyal medya bildirimleri ve sürekli içerik akışıyla yer değiştirmedi mi? Siz bugün bu yazıya bile bir mecradan ulaşıyorsunuz değil mi? Ah sevgili Winnie ne kadar da haklıydın oysa; “Biraz daha büyüyecek vaktim olsaydı keşke.” Bu cümlenin benzerlerini gün içinde kendinize sormuyor musunuz?

 

Teknolojinin bu hızı ve değişimi mutluluktan ziyade bir endişe ve korku yaratmaya yeni yeni başlamışken ve bu çağ insanoğlunun anlamlandırmanın, keşfetmekten çok daha uzun bir yolunun olacağını düşündürürken Oz Büyücüsü’ndeki teneke adamın sözleri geliyor aklıma; “Her gün yeni bir şey icat ediliyordu ama kimse nedenini bilmiyordu.”

Sosyal medya ve teknoloji bağımlılığı yaratan oyunlaştırılmış deneyimlerle farkında olmadan çocuklarımızın ellerinden aldığımız özgürlüklerine bir de Pinokyo gözünden bakalım mı; “Çocuklar, şeker, oyun ve eğlenceyle kandırıldılar; ama sonunda hepsi eşeğe dönüştü.”

Son Olarak Tekrar Alien: Earth

Alien: Earth dizisinden bir alıntı ile yazımı noktalamak isterim; Diziye “çok uzak bir aydan” dünya dışı varlıkları dünyaya getirecek bir uzay gemisinin hikayesiyle başlıyoruz. Gemideki doktorlardan birisi dünya dışı yaratıkları şöyle değerlendiriyor: “Uzay yolculuğu inşa edip yıldızlararası yolculuk yapabilecek kadar akıllı ancak bu dünya dışı parazitleri eve getirmememiz gerektiğini anlamayacak kadar aptalız.”

Dünya dışı parazitleri bir metafor olarak düşündüğünüzde tüm bu yazı içerisinde ne kadar çok şey özetlemiş… Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.

Yazıyı Paylaş
Yorum Ekle Yorum Ekle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Blog

Manipülasyon