Dark Mode Light Mode

Manipülasyon

Manipülasyon

 

Uzun uzun bir süre tekrar yazabiliyor olmak çok güzel bir his!

 

İnsan kendisine neyin iyi geldiğini çok iyi biliyor, oradaki tatmini başka bir şeyle dolduramıyor olmasına rağmen uzağına itebiliyor o iyi hissettiren şeyi/ şeyleri.. nedenini bilmiyorum, her şeyi de bilmeyiverelim canım di mi yani😊

 

Benim yaptığım tam da buydu ama itiraf ediyorum çok özlemişim!

 

Uzun süredir içimde dem alan bir konuya değinmek istiyorum.

 

Son zamanlarda en çok düşündüğüm şey manipülasyon oldu, buradaki farkındalıklarımı paylaşmak da sanki büyük resmi görmeme katkı sağlayacak düşüncesiyle bu yazıyı kaleme alıyorum.

 

Kelime anlamı kısaca, karşı tarafın iradesini yok sayma ve fark ettirmeden kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme, ben ise şöyle tanımlıyorum; iradelerimizin üzerindeki baskı.

 

Ben kendimce meseleyi iki taraflı ele alacak olursam; gücümüzü vermek (muhtaçlık, korku) ve sevgi adı altında, bize ait olmayan sorumlulukları üstlenmek(kurtarıcılık).

 

Tanıdık geldi mi? :))

 

Bende konu oldukça derin, malum haritamda akrep vurgusu yoğundur.(Tabii ki astroloji konuşmayacağım, alanım değil sadece akrepler beni anladı:))

 

 

Karşımdakine duyduğum sevgi ile sıkıntı çektiği durumdan çıkması için ona yardım etme niyetiyle kurtarıcı rolünü üstlendiğimi fark ettim ilk önce, hatta bunu en yakın dostuma söylediğimde bana çok büyük bir tepki göstermişti, çünkü ona dokunan kısmı vardı konunun ve tepkisi son derece doğaldı.

 

Bu sadece bir kişide değildi, kim bana derdini anlatırsa sanki o dert bana ait ve bir çözüm bulmalıymışım gibi bir çabaydı benimkisi; bir şeyler yapmalıydım mutlaka, ona iyi gelmeliydim…

 

Aaa canım ne var bunda,  arkadaş olarak birbirimize yardım etmeyecek miyiz, tavsiyede bulunmayacak mıyız?  dediğini duyar gibiyim çünkü bende tam bu niyetle yapıyordum dengeyi biraz bozarak…

 

Halbuki her insan tanesi kendi biricik hayatının sorumluluğunu taşıyabilecek şekilde donanımla yaratılıyordu ve o sorumluluk ona aitti!

 

Benim kapasitem ise kendi hayatımın sorumluluğunu taşıyabilecek kadardı.

 

Tabii ki yardım edebilir, tavsiyelerde bulunabilirdim, ama sadece karşımdaki bunu talep ettiğinde.

 

Niyetin çok iyi olabilir ama kimseyi iyi etmek zorunda değilsin!

 

Kendi hareketlerimi ve davranışlarımı şekillendirmek kolay olanıydı(bu konuda idmanlıyım :)) zor olanı ise bana yapılan manipülasyonu engelleyebilmek, sınırlarımı net çizebilmekti..

 

Sağlıklı sınırlar içerisinde ilişkide bulunabilmek!

 

Kendi hayatımın sorumluluğunu  üstelenememe korkum ise kendimi manipüleye açtığım alandı. Hep bir yardıma, bir ele, yönlendirmeye yani birilerine muhtaçmışım gibi hissediyordum, onları kaybetmemek adına da yönlendirmelerine kulak veriyordum, dedikleri olsun da demekten vazgeçmesinler, küsmesinler bana, arkalarını dönmesinler!!! (burada boğazım düğümlendi resmen :(( )

 

Burası o kadar derindeydi ki, bu korkuyla şimdi asla yapmayacağım şeyler yapmışım hayatımda; özgür irademin tamamen gölgede, sönük kaldığı…

 

Tanrı ile kurduğum ilişki de tam da böyleydi, Tanrı’yı anlatanların manipülesi altındaydı onunla bağım, halbuki özünden O’nunla bağ kurmakmış doğal olanı, akletmez misiniz ile özgür iradelerimize yönlendirilmişiz zaten.

 

İşte tam da bu şekilde gücümü veriyordum ve bu da, hayatım üzerinde tahakküm kurmaları demek oluyordu tam anlamıyla..

 

Bu tahakküm en nihai noktada yargılanmak oluyordu benim için, kendi değerlerine göre  beni yargılamalarına izin veriyor çaresizce kendimi sürekli açıklama ve savunma durumunda buluyordum.

 

Seni seviyorum, dostun/arkadaşın/ailen olarak hep yanındayım, bu yüzden benim değerlerime göre oynarız, bana uymayan şeylerde tavrımı net ortaya koyarım, seni ve davranışlarını yargılarım, kriterlerime uyan davranışlarında ise bir kaplan gibi arkanda olurum!!!

 

Böyle bir ilişkisi doğru ilişki değildir ve bu sevgi de acıtan bir sevgidir!

Halbuki sevgi besleyici olmalı!

Benim için büyük bir adım olan, aynı zamanda beni çok güçlendiren bir anımı buraya bırakıyorum:

Yargılandığım ama aynı zamanda sevildiğim, madden ve manen desteklendiğim bir arkadaşıma, bu ilişkide bir şeylerin çok yanlış gittiğini ve sürekli kendimi açıklamak zorunda hissettiğimi, yargılandığımı halbuki sevginin bu olmadığını ve bu ilişkinin bu şekilde  devam etmesine izin veremeyeceğimi ifade ettiğimde, tabii ki niyetim bu değildiler hiç konuşulmadan “ben doğru olanı söylüyorum” yanıtını aldım yani ‘ben doğruyum, sen yanlışsın’ nın resmini çizmeye devam ediyorduk..

 

Veda gerçekleşti ve büyük bir adım bu eylemimle atılmış oldu..

 

Evet bunu zorlanmama ve kötü hissetmeme rağmen yaptım.

 

Bazen küçük bir adım, basit eylem gibi gözüken şeyler manen çok büyük etkilere sebep oluyor. Sanki büyük bir işe nerden başlayacağını bilemezsin ama ilk adımdan sonrası gelir ya…Benim bu adımım da tam böyleydi ve gerisi geldi ve itiraf etmeliyim ki hiç biri ilki kadar acıtmadı!

 

Bu ve benzeri bir kaç “hayır” demeyle, kendimi bu alanda bilinçlendirdikçe, bu tarz kişilerle bir şekilde arama mesafeler girmeye başladı. Tabii ki yine karşıma çıkıyor ama sınırlarımı biliyor ve koruyorum artık ve  gücümü ona verecek kadar kimseye muhtaç olmadığımı sık sık kendime hatırlatıyorum.

 Ya toplumun yaptığı manipülasyon?

 

Kanımıza işlemiş olan algılar; kadınlığa, anneliğe, evlatlığa, mutluluğa dair…

 

-meli ve -malılar ve aksini reddeden, ötekileştiren bir düzen.

 

Ben evlenirken ve anne olurken hazır mıyım demek yerine, ay yaşım geçmesin diye  düşünmüştüm mesela..  Halbuki bakınca ikisi de ne büyük sorumluluklar, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken..

 

Yıllarca bazı mesleklerin başarı unsuru olduğu, diğerlerinin ise hep ikinci ve üçüncü sınıfta kaldığı ,evliliğin ve çocuk yapmanın şart olduğu, kadın ve erkek olmanın gerektirdikleri…bunlar bana temas eden tabular.

 

Sadece toplum değil, modern dünyanın dayattıkları da manipülasyonun bir başka yüzü…reklam ve satış dünyasının manipülasyonu…

 

Özgür iradelerimize dem vuran her şey bir çeşit manipülasyon; bizi mecbur veya muhtaç hissettiren, kalbimizdeki ses ile karar vermemizi, o kararla eyleme geçmemizi  engelleyen.

 

Evet desteğini gördüğüm spiritüel teknikler de buna dahil. Yeni bir sen,  bir hayat, her şey mümkünler…

 

İçinde olan ve bu alandan beslenen biri olarak bunun da bir çeşit manipüleye açık bir alan olduğunu düşünüyorum..

 

Hoş bu söylemler olmasaydı bugün faydasını görüyor da olmazdım ama burada dengeyi tutturmak önemli, kendi sınırlarımızı bilmek ve korumak…

 

JAAS tekniğini öğrenirken eğitmenim bir not düşmüştü alana, Jean Adrienne’dan olduğunu söyleyerek:

Kimseye akıl vermeyin, yardımcı olmaya çalışmayın(talep etmedikçe),onun iradesini yok sayarak onu güçsüzleştirmeyin.

 

Yani onun var olan gücünü elinden almayın!

 

Haddiniz olmayan sorumlulukları üstlenmeyin, kendi gücünüzü vermeyin!

 

Tabii ki ben bu konuyu tamamen çözdüm diyemem ama ilerlediğimi söyleyebilirim ki bu yazıyı yazıyor olmam da bunun bir göstergesi diyor ve kendimi izninizle tebrik ediyorum(çünkü az önce değerli bir kalp bana bunu hatırlattı, o kendini biliyor😊)

 

Yaratıcılığımıza/Sanata dair okuduğum kaynaklarla meseleye son nokta konuldu gibi oldu alanımda; aradığımız desteğin/ışığın/gücün her birimizin içinde olduğunu ,kimsenin kimseden üstün olmadığı gerçeği..

 

Kimse kimseden üstün değil! Hepimiz aynı özden yaratıldık!

Ve her birimiz o ışıkla kendi hayatlarımızı aydınlatabilecek ,o güç ile kendi hayatlarımızın sorumluluğunu taşıyabilecek varlıklarız.

 

Bu gerçeği iki yıldır içselleştirmeye çalışıyorum, hala bu alanda demleniyorum.

 

Yeter ki bize ait olan kendi gücümüzle temas edebilelim; burayı güçlendiren ilişkilerde bulanalım,  destekleyen eylemleri tercih edelim.

 

Hayat zaten bir şekilde, bize iyi gelmeyen şeylerin yanlış olduğuyla yüzleştiriyor bizleri ve bırak artık bunu, kendi hayatına odaklan diyor.

 

Yardım alıyorum tabii ki, sadece yardım alırken kendi gücümü teslim etmeden bunu yapmaya çalışıyorum diyerek söyleyeceklerimi sonlandırıyorum.

 

Not 1: Hep yurtdışında hayat övülür, güzellikler öne çıkarılır, Türkiye’de olmayanlar vurgulanır(algı, manipüle), yurtdışında yaşayan biri olarak bunların gerçeğin küçük bir kısmını yansıttığını söyleyebilirim.

 

Not 2: Dakota Johnson’ın başrolünde oynadığı “Materialists” filmini izledim, sanki konumu besleyen bir filmdi. Mutluluğu yanlış şeylerde aramaya dair güzel bir temaydı. Film için benim puanım 6,2 😊

Belki izlemek isteyen olur diye alana bırakıyorum.

Kendine hoşça bak!

Nurcan

 

 

 

 

Yazıyı Paylaş
Yorum Ekle Yorum Ekle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Blog

*The Bear

Sonraki Blog

Çocuk Romanlarının Arkasına Saklanan Karanlık ve Alien: Earth