Dark Mode Light Mode

Ah Yetmedi mi be!

Yetişkin olarak ilk kez çocukluk resmime baktığımda ağzımdan ‘korkma’ sözcüğü çıkmıştı direk ve gözlerim dolmuştu. O hüzünlü gözleri hala içime dokunur, gözlerinden öpüp onu bağrıma basasım gelir. Sade’yi dolaştırırken bir elimde de çocukluğumu dolaştırıyorum bu yüzden. Çocukken ihtiyacın olan yetişkine dönüştüm senin için bir tanem, bu sana verebileceğim en güzel hediye çünkü. Seni çok seviyorum, güzelim benim, canımın içi derim o resme bakıp.

Rüyalarımda gökyüzüne hızlıca yükseliyor, çılgınlar gibi koşuyor ve uçuyorum, çocukluğumdan beri. Bazen rüyamda rüyada olduğumu anlar rüyamı yönlendirirdim, baktım yüksek bir yerden atladım ölmüyorum ya da çıplağım hemen derdim, Ceren bu bir rüya! Yaşasın! Hemen ne yapmak istiyorsam yapardım rüyamda. Herhalde çocukken berbat bir hayat bu be diye bağıramadığım için rüyalarımda uçuyordum.

Kalbimin ağırlaştığını hissettiğimde mutfağa yöneliyor ayaklarım, sonra buzdolabının kapağını açıp bakıyorum uzun uzun aynı çocukluğumdaki gibi. Ne yapabilirim diye düşünüyorum, elimde ne var, sarımsağım limonum var mı diye bakıyorum. Güzel bir yemek için sarımsak, limon, tuz ve az şeker şart bence.

Çocukken en sevdiğim şey haşlanmış mısırdı. Ananemlerin oturduğu sokağa darıcı gelirdi, darıııcııı diye bağırır, mis gibi kokusu sarardı darıların her yeri, hemen ananemden bir 75 kuruş kapar koşardım evden -tanesi 25 kuruş- yetinemem asla bir taneyle. Hızlıca eve gelir birini kardeşime verir, ikisini kendim yerdim. Hani bana demezdi hiç canım ananem, çiçeğim benim. Sonra mahalleden arkadaşlar ben darıyı çok fazla seviyorum diye, büyüyünce darıcı biriyle evlen rahat edersin dedi, elalemin ağzına sakız olacak göz var mı bende hiç,  iş başa düştü diyerek, ananemi izleyip düdüklü tencere kullanmasını öğrendim,  dedeme darı siparişleri verdim, haftada birkaç gün ağız dolusu darı haşladım. Bu sayede yetişkinler dahi o düdüklü tencerenin ağzını kapatamazken ben hem açıp hem kapatabiliyordum, patlama korkusu olmadan, büyük bir beceri ve gözü karalıktır. Yetişkin olunca düdüklüye gerek kalmadı çünkü güzel darı bulabilmek bir Çin işkencesine dönüştü, şekerli gdolu mısırlar sardı her yanı. İmdadıma yine önceki yazımda bahsettiğim pazarcı amca yetişti, Urla’dan harika tazecik süt mısırlar getirdi. Normal tencereye kaynar suyu koy, darıları sonra ekle, üzerine bolca tuzu at, 10 dakika pişir, sonra ye dedi. Hem çok pratik hem de çok lezzetli oldu.

Geçen sene çocukluğumdaki mısırın bire bir aynı lezzetini Fas’ a eşimin kardeşinin yanına gittiğimizde, pazarı gezerken buldum, gözlerim yerinden fırladı, çocukluk değil mi hemen tanıdım o mısırları. Bolca aldık, hemen eve koşup bahsettiğim usul pişirdim, nasıl mutlu oldum. Bir daha gidemedik pazara, güya Türkiye’ ye getirecektim birkaç kilo mısır ama fırsat olmadı, hala hayıflanırım. Fas’a da bir ara başka bir yazımda ayrıca değinmek isterim çünkü Rabat sen nasıl güzel bir şehirdin öyle, bir daha karşılaşırız dilerim.

Ben büyürken düdüklü tencereler de gelişti, patlama riski olmadan, pratik, herkesin korkmadan pişirebileceği modeller çıkardı markalar. Hala güvenmez çoğu insan, çeyizinde bulunması için dünya para vererek yine de alır o tencereyi. Korkmalarına sebep  olan şey  pişirirken içinde  basınçtan dolayı oluşan havayı salamaması aslında tencerenin. Bu konuda öğreneceğimiz şey var bence düdüklüden, bizde içimizde birikeni patlatıversek bize zorla davrananlara karşı, bir sorun olmayacak, kendi sınırlarını çizmiş ama darmaduman olmuş bir mutfak, oh olsun, zorla açmaya çalışmasaydı onlarda!

Canım çocukluğum, güzelim benim, biz de artık patlasak mı? Artık dayanmayıp salıversek mi içimizde yıllarca birikeni? Ne tuttuk kendimizi be.

Ah yetmedi mi be!

Sevgiler,

Çocuk Ceren ve Ceren.

Yazıyı Paylaş
Yorumları Görüntüle (1) Yorumları Görüntüle (1)
  1. İçimizde birikenleri cevhere dönüştürme vakti değil midir? Sanatkar; çocuk Ceren üstelik, ilhamdır en kocamanından.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Blog

Ölmeye Gerek Yok

Sonraki Blog

Kendine Ait Bir Hayat...