Dark Mode Light Mode

Takdiri Hak Eden Yol!

Screenshot

Hayat aslında başlı başına bir yol; hayatımız dediğimiz şey ise yolda olma hali. Seçimlerimizle şekillendirebildiğimiz, aynı zamanda şeçimlerimizin ötesinde de var olan bir bilinmezlik.

Peki bu yolu nasıl yürüyoruz?

Öncelikle, hayatımızın sorumluluğunu üsteleniyoruz. 

Bu hayat benim hayatım diyerek yeteneklerimiz ve potansiyelimizin sorumluluğunu aldığımız gibi bizi rahatsız eden şeylerin de sorumluluğunu alıyoruz. Küskünlükleri, suçlu aramayı ve dış etkenleri hedef göstermeyi bırakarak.

Potansiyellerimiz başka bir yazı konusu olsun, bugün bizi rahatsız eden şeylere değinelim.

Bir şeyler ters, yanlış, rahatsız edici, üzerimizde yük misali duruyor…

Bunları fark ediyoruz ve böylelikle hayat yolumuzdaki zorluk/sınav temaları belirginleşmiş oluyor.

Her hayat yolu tamamen kişisel bir deneyimdir; herkesin kendi öyküsünü barındıran, kendine özgü bir deneyim alanı! Bu yüzden her mücadele, kendi içinde eşsizdir ve değerlidir!

İlerlerken kendimize güvenli ve destekleyici alanlar sunmak önemli. Sanatın her dalı, psikoloji, kadim bilgelik, spiritüel çalışmalar, çemberler, doğa gözlemi, astroloji ya da bilinçli farkındalık… Destek kaynaklarımızın listesi uzun, çeşitli ve bireyseldir.

Ancak burada kritik bir detay var: Herkese iyi gelen şey bize de iyi gelmek zorunda değil. “Mutlaka dene!” şeklindeki ısrarcı önerilere karşı temkinli olmalı, kendi yolumuzu bulmalıyız. Elbette deneyim paylaşmak güzel ama herkesin içsel yolculuğu kendine özgüdür.

Yalnız olmadığımızı bilmek!

Farkındalığımızı da yanımıza alarak, kendimizi açtığımız alanlarda farkında olmadan destekleniriz, yalnız olmadığımızı fark ederiz (mesela bir film karakteri benim durumuma benzer bir durum içerisindedir, benzer duyguları yansıtıyordur, ya da terapistimizin sözleri, ya da bir resimde yakalanan bir duygu…)

Burada en önemli nokta: yalnız olmadığımızı hissetmek!. Bu paylaşımlar, zihnimizdeki “Ben anormalim, ben tuhafım”  duygularının yersiz olduğunu gösterir ve yerini şefkatli bir alana bırakır. 

Utanç duygusu!

Ben tuhafım hissi utanç duygusunu doğurur çoğu zaman. Oysa utanç duygusu, insan için ölüm/yok olma hissine  en yakın olan ağır bir duygudur. 

İşte bu yüzden, “Yalnız değilim ve bu his/durum normal” diyebilmek, kendi içsel gücümüze ulaşmamızda güçlü ve şefkatli bir adımdır.

Gücümüzü toplarız, şefkati yanımıza alarak ve bize ağır gelen duygularımızla yüzleşiriz.

-Burada nefes al, bazen çok zor olduğunu biliyorum, deneyimleyenlerdenim! Geçiyor, her şey gibi!

Şimdi tam da bu kısmı biraz metaforik ele almak istiyorum.

Mağara Metaforu

Cesaretimizi toplayarak kendi içsel mağaramıza giriyoruz. Bu mağara karanlık, havasız ve belirsizdir; korkutucudur. Işıktan uzaklaşmak gibi gelir ama aslında kendimize yaklaşmaktır.

Mağara, tüm varlığıyla bizimdir ve içinde bize ait, çok değerli bir hazine saklıdır. 

Çünkü her zor duygu içinde bir fırsat barındırır! Bu yüzden bizimledir!

O hazine, yaşam boyunca kendini hissettirmiştir ama çevresini saran karanlık blokajlar nedeniyle ona sağlıklı yollardan ulaşmak zor olmuştur.

-İlerlerken desteğe ihtiyaç duyarız, insan doğamız bunu gerektirir. Bu alan hem zor hem de geçilebilir bir yerdir.-

Hazinemize yaklaştıkça, içimizde bir tanıdıklık hissi doğar: “Evet, sen benimsin” deriz. Ve o an, içimize derin bir tamamlanmışlık hissi dolmaya başlar: “Kavuştuk ve artık güvendeyiz.”

Bu mağara, aslında bilinçaltımızdır. Bireysel deneyimlerin yanında, kolektif bilincin izlerini de, ataların duygularını da taşır. Orada akla gelmeyecek kadar çok inanç kalıbı, hikâye ve duygu birikmiştir.

Psikanaliz, rüyalar, spiritüel çalışmalar, meditasyon teknikleri ve sezgilerimiz… Tüm bunlar, bizi bu mağaranın derinliklerine götüren araçlardır,

Yüzleşmek ve fark etmek özgürlüğü beraberinde getirir!

Bu mağaraya cesaretle girmek, kendi hazinelerimize ulaşmak ve bana ait olanla buluşmak… 

Hayatının sorumluluğunu alan, kendi iç dünyasına korkusuzca giren orada çiçekler açtıran kişidir, gerçek alkışı hak eden!

Cesur olanlar kendi mağarasına girebilenlerdir!

Oradaki hazineyi alır ve daha güçlü bir yerden hayatına devam eder!

Hayranım her birinize!

Geçen gün arkadaşım Pelin’le yaşadığımız bir durum, içimde güçlü bir takdir hissi uyandırdı. Bu hayranlığımı ona ifade ettim ama aynı zamanda bu satırlara da taşımak istedim.

Umarım bu yazı, yolculuğunuzda küçük de olsa bir destek olur.

Kendine hoşça bak!

Nurcan

Kaynaklar:

Resim:Pinterest

Screenshot
Yazıyı Paylaş
Yorumları Görüntüle (1) Yorumları Görüntüle (1)
  1. Bugün cesur olmak adına cesur olamadığımı kendime söylerken bu yazıya çekilmem çok yerinde oldu. Kalemine kelimelerine sağlık Canım Nurcan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Blog

FRIDA

Sonraki Blog

Sürekli Yorgunluk: Neden Hepimiz Tükenmiş Hissediyoruz?