Ressamların ürettikleri ürünleri teknoloji kapsamında üretmek isteseydik ve bir scrum takımı kursaydık nasıl olurdu?
Bir kaç gündür zihnimde bu düşünce dolanıyor. Komik olduğunun farkındayım ama ya olsaydı nasıl olurdu?
Mesela Vincent Van Gogh heralde en sevdiklerimin zirvesidir kendisi. O içsel buhranın yaratıcılığını tetiklemesi ile uğraşırken ürünlerini onu daha çok tetiklemeden nasıl yaratırdık?
Bu yazı işte o gri alanı aydınlatacak, hazırsanız başlayalım?
İlk “Picasso’nun Bir İş Analisti Olsaydı?” sorusunun cevabına bakalım 🙂
1. Parçalanmış Yapı & Çoklu Perspektifler Nasıl Yapılanmalı?
- Analiz Süreci: Picasso’nun Kübizm’de yaptığı gibi, iş analisti de bir ürünü veya iş sürecini tek bir bakış açısıyla değil, birçok farklı perspektiften incelerdi. Bu, geleneksel analiz yöntemlerinden uzaklaşıp daha çok parçalanmış, farklı bileşenlerin bir araya geldiği bir analiz modeli olurdu. İş akışları ya da kullanıcı gereksinimleri, tek bir doğrusal süreç olarak değil, farklı yönlerden ele alınarak yeniden yapılandırılabilirdi.Böylelikle birden fazla kullanıcı iç görüsünü almalı ve bunları not alarak ilerleyebilirdi.
- Ürün Tasarımı: Kullanıcı arayüzü ve deneyimi, Picasso’nun tablolarındaki gibi birden fazla bakış açısını birleştiren, sıradışı bir yapıda olurdu. Belki de bir arayüz, kullanıcıya alışılmışın dışında bir deneyim sunar ve her bileşeni farklı bir açıdan ele alırdı.Daha modüler bir yapı ile bu bakış açılarını kurgulayabileceği deneyimi eklerdi.
- Farklı Kullanıcı Senaryoları: Teknik analizi yaparken her kullanıcının sisteme farklı bir açıdan yaklaşabileceğini göz önünde bulundurarak, her senaryo için ayrı bir perspektif oluşturmak. Bir kullanıcı sistemi mobil cihazdan kullanırken, diğeri masaüstü bilgisayardan aynı sistemi farklı deneyimlemesini sağlardı.
- Sistem Akışlarında Çok Katmanlı Yaklaşım: Bir süreci tek bir hat üzerinde tasarlamak yerine, farklı katmanlar ve etkileşimler arasında bağlantılar kurarak, sistem akışının daha çok boyutlu hale gelmesini sağlayabilirdi.
2. Yaratıcılık & Yenilikçilik Nasıl Ürüne Aktarılmalı?
- İnovatif Çözümler: Picasso’nun sanatı sınırları zorlayan bir yapıya sahip olduğu için, analisti de yenilikçi ve alışılmışın dışında çözümler üretmeye odaklanırdı. Geleneksel iş modellerinin dışına çıkarak, kullanıcı ihtiyaçlarını veya iş problemlerini çözmede sıradışı yollar denerdi. Belki de farklı işlevler birleştirilir, iş süreçleri modüler bir yapı kazanır ve sistemler arası entegrasyonlar daha yaratıcı yollarla sağlanırdı.Daha az maliyet ile farklı tekinik mimariler kurgulayabilirdi.
- Beklenmedik Yaklaşımlar: Analist, her zaman klasik kullanıcı beklentilerinin dışına çıkarak, kullanıcının beklemediği ancak faydalı olacak özellikler ekleyebilirdi. Picasso’nun sanatında olduğu gibi sürpriz öğeler, bir ürünün kullanımı sırasında farklı etkileşimlerle karşımıza çıkabilirdi.
- Veri Görselleştirme: Picasso’nun soyut sanatındaki yaklaşımı benimseyen bir iş analisti, karmaşık verileri sanatla yorumlayarak anlaşılır hale getirebilirdi. Örneğin, veri analizlerini görselleştirirken grafiksel unsurları yaratıcı yollarla kullanabilir ve bunların çıktılarınıda sanatın bir yerinde paylaşarak kullanıcıyı kendisi ile bir hikaye oluşturabilirdi.
3. Soyutlama ve Simgesellik
- Analitik Modellerde Soyutlama: Picasso’nun soyutlama tarzı, bir analistin de ürünün veya sürecin özünü simgesel olarak ifade etmesine ilham verebilirdi. Analist, karmaşık süreçleri veya büyük veri yığınlarını, kullanıcılar için daha sade ve anlaşılır simgelere dönüştürebilirdi. Verilerin ve gereksinimlerin soyutlanarak temel sorunların öne çıkarıldığı bir analiz yöntemi benimsenirdi.
- Minimalist Yaklaşımlar: Gereksinimlerin ve işlevlerin derinlemesine analiz edilip gereksiz detaylardan arındırılmış minimalist bir yaklaşım olabilir. Bu, Picasso’nun sanatında objeleri en temel bileşenlerine indirgeyip yeniden yapılandırdığı gibi, iş süreçlerinde de gereksiz karmaşıklıkların ortadan kaldırılması anlamına gelir ve böylelikle uygulamayı daha hızlı kullanıcı ile buluşturabilirdi.
- Soyutlama: Bir teknik sürecin gereksinimlerini veya işleyişini küçük ve basit parçalar halinde açıklamak gerekir. Örneğin, bir API’nin nasıl çalıştığını simgesel bir dille anlatmak ya da bir veri tabanı işlemini görsel bir şema ile basitleştirmek gibi.
- Teknik Süreçlerin Görselleştirilmesi: Picasso’nun görsel diline uygun olarak, karmaşık teknik süreçleri bir dizi grafik veya şema ile görselleştirerek açıklamasını sağlamak şu katkıyı sağlardı teknik detayların Picasso’nun anlayabileceği ve yorumlayabileceği bir şekilde sunulmasını ve müşteriyi ikna edecek bir ürün çıkarmasını destek olurdu.
4. Yapısal Yenilikler
- Modüler ve Esnek Yapı: Picasso’nun eserlerinde gördüğümüz yapısal değişiklikler, iş analistinin de ürün geliştirme sürecine esnek ve modüler bir bakış açısı getirmesine yol açardı. Bu, farklı modüllerin bir araya gelerek tek bir ürün oluşturduğu, kullanıcıların ihtiyaçlarına göre farklı kombinasyonlarla kullanılabilen bir ürün anlamına gelir. Her modül farklı bir işlevi simgeler ve bu modüller Picasso’nun tablolarındaki gibi farklı açıları yansıtabilir.
- Alternatif Teknolojilerin Değerlendirilmesi: Eğer bir teknoloji sınırları zorluyorsa, Picasso’nun yaratıcılığına uyacak şekilde, farklı alternatifler keşfetmek önemli olurdu. Örneğin, daha geleneksel bir çözüm yerine yeni bir teknoloji veya daha deneysel bir yöntem tercih edilebilirdi.
- Simülasyonlar ve Prototipler: Teknik riskleri değerlendirmek için, Picasso’nun beklediği sonuçları daha iyi görmek adına simülasyonlar veya prototipler kullanılarak sistemin nasıl çalışacağını yaratıcı bir şekilde denemekde yapılan ürünün kullanılabilirliğini doğru analiz etmesini sağlardı.
5. Kullanıcı Deneyiminde Sanat ve Estetik
- Estetik Odaklı Deneyim: Picasso’nun bir analisti, sadece işlevsellik değil, aynı zamanda estetiği de ön planda tutardı. Kullanıcı arayüzleri alışılmışın dışında, yaratıcı görsellerle dolu, sanatsal bir deneyim sunardı. Belki de arayüzdeki elementler, bir sanat eseri gibi tasarlanır ve kullanıcının sisteme estetik bir bakış açısıyla yaklaşmasını sağlardı.
- Duyusal Etkileşimler: Analist, ürünün her bir etkileşim noktasında kullanıcılara farklı duyusal tepkiler sunan yaratıcı çözümler geliştirebilirdi. Örneğin, arayüzdeki butonlar veya menüler sadece tıklanacak işlevsel araçlar değil, aynı zamanda bir sanat eserinin parçası gibi hissedilebilirdi.
- Değişken Arayüz Elemanları: Kullanıcının ihtiyaçlarına veya tercihlerine göre arayüzdeki bileşenlerin düzenlenmesi ve değiştirilebilmesi. Picasso’nun her resminde farklı bir estetik anlayış olduğu gibi, arayüz de esnek ve özelleştirilebilir olmalıydı.
- Fonksiyonel ve Estetik Uyumluluk: Kullanıcı arayüzünde fonksiyonelliği kaybetmeden estetik açıdan tatmin edici bir tasarım ortaya koymak. Analistin teknik analizde hem görsel tasarımcılara rehberlik etmesi hem de teknik gereksinimlerle uyumlu bir yapı oluşturması gerekirdi.
6. Kaosu Yönetmek ve Yaratıcı Kargaşa
- Dinamik ve Kaotik Yapılar: Picasso’nun eserlerindeki kaotik yapı, analistin de ürün veya süreçleri sabit bir düzen içinde değil, değişken ve dinamik bir yapıda ele almasına yol açardı. Bu, bir üründe sürekli evrim geçiren ve kullanıcının etkileşimlerine göre şekillenen bir yapı anlamına gelebilirdi. Kullanıcılar, sabit bir yapı yerine sürekli değişen, gelişen ve yenilenen bir sistemle karşılaşabilirdi.
- Kapsamlı Test Süreçleri: Teknik analizin ardından, sistemin farklı kullanıcılardan gelen geri bildirimlerle nasıl daha iyi hale getirilebileceğini test etmek. Bu süreçte, sürekli değişime ve gelişime açık olmasıda bize bambaşka ürünler sunmasınına önünü açardı.
Bu minvalde bakıldığında Picasso’nun teknik bir analisti, sanatsal bir bakış açısıyla teknik gereksinimlerin derinlemesine analizini yapar, ancak bunu yaparken yaratıcılığı ve esnekliği korumayı başarırdı. Böylece teknik detaylar, işlevsel olmanın ötesinde, Picasso’nun vizyonunu yansıtan özgün ve yenilikçi bir ürün ortaya çıkarırdı.