İnsan büyüdükçe o büyürken çevresindekilerin de aslında çok da büyük olmadığını fark ediyor. Beyni ve kalbi geçmişe dönük bir arşiv taramasına giriştiğinde çocukluğundaki gerçekler acımasızca çarpıyor. Anlamlandıramadığı çoğu şey, yetişkin olduğunda beyinsel gelişimi daha da ilerlediğinden açıklığa kavuşuyor, ah bir şok daha. Aslında öyle davranılmaması mı gerekiyordu sana? Sen yetişkin olsan öyle yapmaz mıydın? Bir arkadaşım öğrenciyken ortaokul yıllarında kendisine ayakkabı alan bir hayırsever için büyüdüğünde aslında bunun gözünde çocukken ki kadar büyük bir şey olmadığını fark ettiğinde çok şaşırdığını söylemişti. O zamanlar sanırım biz küçük olduğumuzdan her şey büyük geliyordu. Şimdi biz büyüdük ve aslında o kadar büyük olmadığını fark ettik. Tabi nasıl bir yetişkine dönüştüğümüze de bağlı bu küçüklük büyüklük meselesi.
Çocukken hissedilen duyguların karmaşıklığını büyüdüğünüzde, içinizi açtığınız bir terapistle ya da kendinizle çalışmaya başladığınızda anlıyorsunuz o da eğer şanslıysanız yoksa adına kısır döngü, kader motifi diyorlar. Nasıl bir oyun bu, tüm kurallar çocuklukta yazılmış, büyüdüğünüzde oyunun kurallarını değiştirmek istediğinizde, çocukluk karşınıza dikiliyor, önce ben diyor önce ben tüm arsızlığı ama sevecenliğiyle, çocukluk bu insan bir yere kadar kızabilir neticede. Kural mı diyor kural da neymiş, gözlerime bak, gözlerimden silemediklerime bak, gördüklerim yüzünden bende kayıtlı ama anlamlandıramadığım şeylere bak diyor, bir anahtar uzatıyor, gizli bir çekmecenin anahtarı bu. Küçük ama iç hacmi büyük, neler neler sığdırmış içine o küçücük yüreğiyle kendisini yaşatmak ve korumak için. Artık yetişkin oldun diyor, al bu anahtarı, aç çekmeceyi ve temizle tüm bu karmaşayı. İkimizi de kurtar çünkü ben sadece oyun oynamak istiyorum. Oyun tüm dünyanın nasıl işlediğini keşfedebileceğim tek sığınağım.
Tutunabileceğiniz, size şefkatli bir alan tutan, yargılanmayacağınızı bildiğiniz bir büyük olsun. Siz söylemeden elinizi tutan, gözünüze baktığında dile gelmemiş duyguları görebilen, sevinci ve hüznü aynı anda görebilen bir büyük olsun. Başımızı okşasın, kalbimize bir sıcaklık, aklımıza bilgelik olsun. Bir taç olsun başımıza, bize değer katsın, yorulduğumuzda bizi kucaklasın, sarsın. Umutsuz olduğumuzda umudun ateşini yaksın ellerimiz ısınsın, gözümüzün içine baksın kalbimiz ısınsın. İnsan çocukken daha yalnız oluyor bize bir yoldaş bir rehber olsun.
Büyümek, tek başına, sancılı bir süreç. Bu sancıyı ellerimizden özenle alsın, onun düğümlerini çözsün ve bize bir yol çizsin.
Böyle bir büyük hiçbir zaman hayatınızda var olamadıysa, siz bir büyük olun en çok kendinize sonra çevrenizdeki küçüklere.
Çoğumuzun başında bir büyük olmadı, bizler kendi kendimizi büyüttük, çok zordu değil mi? Bu yüzden küçüklerin başında bir büyük olsun. Biri de biz olalım.
Sevgiler,
Ceren.