Dark Mode Light Mode
Yeni Bir Evli Çift Yeni Bir Evli Çift

Partnerlerimiz bizi ne ile  yüzleştiriyor?

Yeni Bir Evli Çift

Yeni evli bir çifte yöneltilen,”Evlilik nasıl bir deneyim?”sorusu üzerine yapılan değerlendirmede ortaya dökülen kırgınlıklar ve güzellikler üzerine partnerimle uzun uzun konuştuk.Tabii öncesinde genelde çiftlerde  sorun teşkil eden meselelerin halı altı edildiği,bizim ise bu meseleleri halı altı etmeyip yüzleşmeyi,oradaki duyguları ifade etmeyi tercih edip,sağlıklı iletişim ile bunu zarafetle yapabildiğimiz itirafını kendimize yaptık,çünkü bu değerli iletişim teşekkürü hakediyordu! :))

Konuya geri dönecek olursak,yeni evli çiftimizdeki  bayan babasından yana yaşadığı hayal kırıklığını eşinde de yaşıyordu ve buradaki öfkesini dindiremiyordu bir türlü.Sonra konu şuraya evrildi,kızlar babaları tarafından onlara hissettirilen ağır duyguları partnerlerinde/eşlerinde,erkekler de anneleri tarafından hissettirilen ağır duyguyu partnerlerinde/eşlerinde yaşayabiliyorlardı.(Esas nokta:bakım veren dişil ve eril rolünü üstlenen kişiler).Bu konunun bilimsel yanına ve araştırma sonuçlarına girmeyeceğim, çünkü bu konuda oldukça fazla kaynak var. İsteyenler araştırabilir.Meselenin sadece bir tarafı bu,insan davranışlarıyla çok kompleks bir varlık,bu unutulmamalı.

Ben buradaki kendi deneyimim ve farkındalığımı paylaşmak istiyorum.Evet ben de babamdan hissettiğim yarayı evliliğimde de deneyimledim;iletişim kuramayan ve erile muhtaç olmayıp güçlü bir kadın olmamın yarattığı tehdit hissini ensemde hisseden sonuç olarak yalnız bir birey olan bir kadımdım.Bir eş figürü ile  aynı roller hayatımda devam ediyordu.

Önce ben yüzleşmemi yaptıktan sonra sevgilime sordum:”Peki sen?”
O da yüzleşmesini yaptı(sanırım ilk defa bu soruyu kendine sorduğu için yüzleşme diyorum).Sessizce ve yargısızca dinliyordum. Bu, ikimiz için çok hassas bir andı, tıpkı onun beni yargısızca ve dikkatle dinlediği gibi.Hassas bir alan burası,aynı hassasiyeti sende kendine göster çok isterim.

O da dişil figür tarafından sürekli yöneldirildiğini,müdehale edildiğini ve buna karşı sert bir hayır duvarını ördüğünü paylaştı(İzni ile burada paylaşıyorum).

Evli çiftimizdeki örnek ise kumar oynayıp aileyi perişan eden bir baba ile bir kaç kez kumar oynayıp yüksek bir meblağı kaybeden bir eş.

Başka bir arkadaşımın babası ona sürekli ‘Sen dik kafalısın, bizi dinlemiyorsun, kendi bildiğini okuyorsun’ derdi. Evlendiği adamdan ve hayatına giren diğer erkeklerden de aynı şeyleri duyması, sürekli yalnız hissetmesine neden oldu.

Her olay kendi içinde başlı başına bir hikaye,ben önüme çıkan örnekleri paylaşıyorum,bunu yaparken de yorum yapmamayı tercih ediyorum.Sadece kendimi ve deneyimlerimi yorumluyorum.Senden de aynı şeyi rica ediyorum,paylaşma amacım sadece ve sadece (dilersen eğer) kendi hikayene dönüp bakman.

“Herkes Evine Dönmek İster” kitabının yazarı Psk.Tuba Karacan’ın kitabının ismi üzerine yaptığı bir paylaşımdan aklımda kalanları paylaşmak istiyorum burada,”Herkes evine dönmek ister,çünkü oradaki yaralarla yüzleşmek ister.O yaralar açıldığında kişi çocuktu,koşulsuz kabul etti verilen her şeyi,ona yapıştırılan tüm kalıpları,açılan tüm yaraları ama şimdi yetişkin bir birey ve bunların bazılarının yanlış olduğunu farketti,bu yanlışı düzeltmek için bu yüzleşmeyi yapmak zorunda,bu yüzden herkes evine dönmek ister.” mihvalinde bir açıklamaydı.
Ben de boşandıktan sonra fiziki olarak bir müddet ailemin yanında kaldım,dönüp baktığımda bu yüzleşmeyi yapıp hayatıma daha özgür,hesaplaşması bitmiş bir hal ile devam etmem gerekiyormuş diyebiliyorum.(Bu kısım başka bir yazı konusu olabilir belki)

Herkesin fiziki olarak evine mi dönmesi gerek peki,hayır tabii ki de..bizim için yuva kavramı doğduğumuz ev,ilk yakın ilişkimiz ise oradaki bireylerle kurulan ilişki modeli.
Hadi oyunlaştıralım biraz, yuva rollerin edinildiği alan,seçme ve itiraz etme şansın yok.Orda herkes bir rol üstleniyor ve b uroller içselleştiriyor.Bu sahnenin tekrarı ise yakın ilişkilerimizde -özellikle evlenip kendi yuvamızı kurduğumuzda- oynanıyor.Bildik rollere bürünüyoruz hemen,bildik olanı çekiyoruz kendimize(Bildiğin şeytan,bilmediğin bir insandan daha iyidir,bilmek güç verir insana,bilmemek ürkütür/Alıntı).Tek fark,artık yetişkindir tüm rol sahipleri.

Bu, yetişkin olarak akıl yürüttüğümüz ve kendi sınırlarımızı çizebildiğimiz bir alandır. Aynı tiyatro sahnesi oynanıyor, ancak roller değişebiliyor.

Benim;iletişim kurabildiğim,güvenle dişiliğimi yaşabildiğim,kadın olarak özgür ve yetenekli hissettiğim, sağlıklı sınırlar inşaa etmem gibi.
Sevgilimin ise,bir eşin/partnerin söylemesine gerek kalmadan sorumluluk alması,olaylara müdahil olabilmesi ve böylelikle kendini daha da güçlendirip,yeteneklerini,zekasını ortaya çıkarması gibi.
Diğer örnekte ise,insanların bir birey olarak hata yapabileceğini kabul edip,büyük de olsa bir hatanın bir kişiyi küllen kötü bir insan yapmayacağı gerçeğini,oradaki pişmanlığı,özrü kabul edip affetmeyi ve böylelikle güvenmeyi,birleşmeyi,sarmalanmayı kabul etmesi gibi..(Son örnek işin belkisi,olay örgüsünü tüm yönleriyle ele almadan yorum yapmak asla doğru olmaz.Sadece kendi örneğimi ve partnerimin örneğini yorumluyorum.)

Şu sesi de duyabiliyorum,”Ama benim babam şöyleydi ama partnerim hiç de öyle değil.”Çok haklısın,benim babam da sigara içerdi,futbolu ve yüzmeyi çok severdi ama evlendiğim adamda bunların hiçbiri yoktu.Babamdaki bu şeyler bende derin yaralar açmamış demek ki,bende açılan yara ile yüzleşeceğim partnerleri hayatıma çekiyorum.Buradaki ele alınması gereken şey duygu;ağır gelen,rahatsız hissettiren his.

Şimdiki partnerim ile mükemmel denilecek şekilde sağlıklı iletişim kurabildiğim ve dişiliğimi güvenli bir şekilde yaşayıp onu yeşertebildiğim,güvenebildiğim,zırhımı indirdiğim bir ilişki içerisindeyim.Yaralarımı sarabildiğimin ve özgürleşmeye devam ettiğimin resmidir bu.

Tabii ki aramızda yaşadığımız tartışmaların sonucu olarak bunları konuşuyoruz,yani yaralar sarılmaya sağlıklı sınırlar çizilmeye devam ediliyor.Burada toz pembe bir rüya resmi çizmek istemem.Çünkü rüya rüyadır,hayat ise çok gerçek,matemiği olmayan ve çok bireysel🙃

Bir sürü kaynaktan destek alarak kendimi iyileştirme yolculuğumdaki deneyimlerimden ve farkındalıklarımdan yola çıkarak bu yazıyı paylaşıyorum,diğer her yazım gibi.

Dilerim bir farkındalık olsun,karşı tarafı suçlamak evet ilk etapta rahatlatıyor fakat ben burada “nasıl davranmalıyım ve nasıl kişisel güvenli sınırlarımı inşa etmeliyim?” bakışını doğru buluyorum.

Not:Blutv’de yayınlanan “İlk ve Son” dizisinin ilk sezonu tam da bu temayı işliyor.İkinci sezonu ise hemcinsimiz olan aile bireylerimizle olan ilişkimizden doğan benliklerimize değiniyor.
Meseleyi tek taraflı ele almak çok yanlış olur,bu sebeple bu yapımı çok başarılı buluyorum.

Kendine hoşça bak!

Nurcan

Kaynaklar:

Resim:Pinterst
Kitap:Psk. Tuba Karacan,Herkes Evine Dönmek İster
Dizi:İlk ve Son / BluTv

Yazıyı Paylaş
Yorumları Görüntüle (2) Yorumları Görüntüle (2)
  1. Bu soru o kadar çok durumu canlandırdıki bende. Hatta yüzleşmediğimi sürekli ilişkide de kendi içimde de kavga halinde olduğumu gördüm. En çok iletişim kurmaktan dahi kaçındığımı farkına varmamı sağladı, çünkü baba ile de öyleydi..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Blog
Ocak Ayı Gökyüzü Ne Yapmalı Ne Yapmamalı?

Ocak Ayı Gökyüzü Ne Yapmalı Ne Yapmamalı?

Sonraki Blog

Savaş mı, Mücadele mi?