Dark Mode Light Mode

Rose Bay, L. Einaudi ve Enginar Kalbi

 

Bugün Çarşamba. Bizim semtimizde Çarşamba ve Pazar günleri pazar kurulur, İzmir’in çeşitli köylerinden en tazecik sebzeler ve çeşitli otlar getirir pazarcılar. Çocukluğumdan beri pazar gezmeyi, tezgahtaki sebze meyvelere dokunmayı severim. Esnafla sohbet etmek, hal hatır sormak , benim için en iyisini seçmeleri ve poşetimi hep en güzelleriyle fazla fazla doldurmaları beni hep mutlu etmiştir. Yazları mısır, kışları lahana, baharda enginar getiren bir amca var pazarda. Tezgahından her zaman benim için en güzellerini seçer, enginarları temizler ayıklar, eve geldiğimde pişirmesi kalır bana sadece. Pişirmesi deyince kolay kısmı gibi geliyor ama aslında kalbi orda olduğu için en zahmetli ve lezzetli kısmı da o aslında. Tencereye zeytinyağını koyup, isterseniz bezelyeleri ekleyin-lezzet katıyor- enginarları üstüne yerleştirin, taze soğanları 4-5 cm uzunluğunda kesip enginarların üstüne dizin, tuz ve doğranmış sarımsak ekleyin, biraz sebzeler kendisini salınca kaynar su ekleyin. Çok biliniyor mu bilmiyorum bizim aileye özel bir sosu var enginarın. Tarifini yazıyorum sırasıyla sarımsağı ezin , limonu sıkın ve biraz un ekleyin , iyice bembeyaz olana kadar çırpın. Pişmekte olan enginarın ılımaya başlamış suyundan çırptığınız karışımın içine azar azar alın karışım özleşince tencereye dökün, dereotlarını da serpiştirin ve tencerenin ağzını kapatın, düdüklü tencerede pişiriyorsanız benim gibi 15-20 dakika en kısık ateşte yeterli geliyor. Çocukluğumdan beri düdüklü tencere kullandığım için benim mutfaktaki demirbaş yegane yoldaşım kendisi.

Enginarı genelde çanak şeklinde üstüne garnitür ekleyerek hazırlarlar, benim içinse –bazıları kızacaktır ama – bu enginar israfı gibi geliyor. Güzel bir sebzeyi kendi lezzetinden mahrum bırakarak, garnitüre boğmak ne kadar anlamlı bilmiyorum gerçekten.

Çarşamba pazarı alışverişi

Enginarı 34 yaşımdan sonra sevmeye başladım ve yemelere doyamadım özellikle enginar kalbini. Enginarın çiçek kısmındaki tomurcuk olan kısmına verilen isim enginar kalbi. Bir sebzenin kalbinden bahsedilmesi bile insanın içini sıcacık yapıyor değil mi?

Mutfakta geçirilen zamanda ateşle çalışmanın etkisinden olsa gerek sıcak bir ilişki kuruluyor malzemelerle. Yıkarken serinliyor pişirirken de ısınıyorsunuz. Yemekleri hazırlarken bir anda ortalık karışabilir, eliniz ayağınıza dolanabilir bunlar olması gerekenlerdir, devam edin doğru yolda ilerliyorsunuz, mutfak böyle bir yer çünkü. Her an her şey olabilir. Canlısınız elinizdeki malzemeler de canlı, hayat böyle bir şey, mutfakta zaman geçirmek böyle bir şey. Bütün duyularınızı kullanmanızı sizden arsızca talep eden bununla yetinmeyip işin içine duygularınızı da karıştırmanızı isteyen cüretkar bir rehber gibi. Her seferinde sizden daha fazlasını isterken bir yandan da sakinleşmenizi, dinginleşmenizi isteyecek. Gözünüze çok karmaşık gelmesin, biraz önce dedim ya hayat böyle bir şey diye, işte tam olarak bu. Bu şekilde kendinizi bulacaksınız. Size ait olanları kullanmazsanız sizde neyin var olduğunu, neyin geliştirilebilir neyin geliştirilemez olduğunu nereden bilebilirsiniz? Kendinizi daha iyi tanıyabilmeniz için bedenle işbirliği içinde uyumla yapılan her eylem size en gerçekçi verileri sunacak.

Kendinizi tanıdıkça kendiniz olma sorumluluğunu da almaya başlayacaksınız. Bu sorumluluk gündelik hayatınıza yansımaya başlayacak küçük değişikliklerle birlikte. Gündelik hayatınızda daha çok kendinizi seçmeye başladıkça- sağlıklı bir bireysellikten bahsediyorum- daha zor seçimleri de daha kolay yapabilir hale geleceksiniz. İnsan kendisini seçtikçe günden güne daha da güzelleşiyor ve ışıldıyor. Işıldamak için etkili olan tariflerimi de başka bir yazıda yazacağım, unutmadan buraya not düşeyim J

37 yaşımdayım, ömrümün çoğu yılı kendimi seçmediğim için heba olmakla geçti. Birkaç yıldır aldığım eğitimler, yaptığım seçimler, katıldığım sayısız atölyeler, doğa gezileri, kuş gözlemi, kestiğim sayısız beni sekteye uğrayan iş, ilişki, bağlar derken daha rahat nefes alabiliyorum. Bu sayede bende kendisinde yeni tomurcuklar açan kalbimle bir kez daha tanışıyorum.

Şu an müzik listemde Rose Bay çalıyor, Ludovico Einaudi’den, ben çiçek demişken, ne hoş değil mi?

Sıcacık bir an.

Sevgiler,

Ceren

Yazıyı Paylaş
Yorumları Görüntüle (2) Yorumları Görüntüle (2)
  1. Enginarın kalbi pistikçe, insanın kalbi yaşadıkça yumuşuyor…
    Yazıların kalplere dokunsun…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Blog

Dünyanın Öbür Ucuna Düşenler

Sonraki Blog

Öyle Ümitliyim Sizden