Dark Mode Light Mode
Abracadabra Ⅱ
Abracadabra

Abracadabra Ⅱ

“Time is an illusion.”

Gelelim zaman konusuna. Beklemekten sıkılmış biriysek sabırlı olmak gerekliliği sadece sabırsızlığı ve sonuca olan bağımlılığı körükler (Zaman konusunu sonraki haftaya bırakarak bu konuyu pekiştirmeye çalıştığımı düşünmeyin, kasti değildi vallahi bak!). Fakat gerçekten de her şeyin bir zamanı vardır. Biz zamanı doğrusal algılayan ve deneyimleyen bedenlerle yaşadığımız için bir şeylere zaman vermek, bize başka şeyleri kaçırıyormuşuz hissi verir. Fakat bir şeyi neden daha önce yapmadığını düşünüp hayıflanmak veya nasıl düşünemediğini anlamaya çalışmak gerçekten nafiledir. Çünkü olduğumuz kişinin bugünkü algısının oluşması için o deneyimlerin yaşanması gerekir. O yanlışların yapılması, o kararların kişinin belirli zaman dilimindeki iradesiyle verilmesi gerekir. Bu yüzden abracadabra yerine, ne dilediğine dikkat et belki bir gün gerçek olur demek daha gerçekçidir. Bugün hayatına çağırdığın o arzu nesnesi, belki ileride sen değiştiğinde hayatına gelecek ve herhangi bir katma değeri olmayacağı gibi belki pişmanlık yaratacak.

İlişkilerle ilgili en çok duyduğumuz da “doğru insan, yanlış zaman” kavramıdır. O insan birkaç ay sonra gelseydi belki! O günlerde hayatı bu kadar yoğun olmasaydı, daha birkaç gün önce eski sevgilisinden ayrılmamış olsaydı, daha iyi bir iş fırsatı çıksaydı ve benzeri olsaydı/olmasaydılarla kendimizi avutmak ve o insanın aslında doğru kişi olduğunu, zamanlamanın yanlış olduğunu söyler dururuz. Kişi de zaman da doğrudur. O zaman diliminde, o doğru kişinin, o gün olduğumuz kişiyi çekmesinin bir nedeni vardır. Her ilişki sürmek zorunda değildir ve bu kesinlikle iyi bir şeydir. Ayrıldığın gün dünyanın başına yıkıldığı ama sonradan şükür namazları kıldığın bir eski sevgilin, bir arkadaşın mutlaka vardır. Tamam şükür namazı abartı oldu kabul, olmaması benim için daha iyiymiş diyebilmen de yeterli. İnsan ilişkilerinin doğası sonludur, çünkü biz ölümlüyüz.

Tam da bu nedenle zaman bir illüzyondur demek saçmalıktır. Bazı kişisel gelişim Mesihlerinin bu türde ifadeler kullandığını görüyorum. Zaman bizim yönetemediğimiz bir boyut olabilir, zamanı tek yönlü algılıyor ve deneyimliyor olabiliriz ancak üzerimizde gerçek ve kalıcı etkileri vardır. Bazı deneyimler belli bir zaman diliminde mümkündür. Mesela bir bebek 4 ay olmadan önce etrafını doğru düzgün göremez. Öncesinde göremediği için kimse bebeği suçlamaz. Veya doğurgan bir kadın ancak belirli bir zaman kesitinde anne olabilir. Bu durumda anne olmayı arzu eden ancak koşulları uygun olmayan birine zaman bir illüzyon, kendi zamanın geldiğinde anne olacaksın demek o kadınla alay etmek demek değil midir? Zamanı geldiğinde dünyayı gezeceksin dediğin kişinin zamanı emeklilikte geldiğinde nasıl olacak? Gençken ve dinçken çok daha rahat yapabileceği bir iş için neden daha fazla çileye ve zorluğa katlansın? Kendi gerçekliğimizden kopmamamız gerekli. Bazı isteklerin zamanı olabilir, sabretmemiz gerekebilir ama gerçekleşebileceği zaman dilimine bakınca sabırsızlık oldukça makul bir his.

Şimdi dönelim konunun en başına, yani abracadabra’ya. Biz hayatımızda bunu daha çok manifest etmek, gerçekleştirmek, 777, “oldu oldu oldu” olarak biliyoruz. Oturduğumuz yerden bir şeyleri hayatımıza çağırmamız ne kadar mümkün? Mesela ben oturduğum yerden banka hesabıma birkaç milyon dolar çağırabilir miyim? Yöntemini bilen varsa lütfen söylesin! Çünkü benim bildiğim, karma ve dharma bu şekilde çalışmaz, en azından ben çalıştıramadım, etrafımda büyük bedeller ödemeden çalıştırabilen birini de henüz duymadım. Dharma’yı kendi yaşantınız, seçimleriniz ve olduğunuz kişi olarak, Karma’yı ise dharmanızın bir sonucu olarak düşünebilirsiniz. İslam’daki cennet ve cehennem kavramından pek de farklı değildir. Karmanın gerçekten çalışıp çalışmadığını bilmiyorum. Kendisi ve etrafındakiler için doğru seçimler yapmaya çalışan insanların mutlaka iyi şeyler yaşayacağını düşünmek, tam tersi, kötü seçimler yapan ve umursamaz birinin başına kötü şeyler geleceğini düşünmek rahatlatıcı da olsa bir peri masalından öte değildir. Tabii ki öteki dünya inancın varsa, karmik sonuçların bu dünyadaki hayatımızla ilgili olduğunu belirtmeme gerek olduğunu düşünmüyorum. Yine de kendisi için iyi olacağına inandığı işleri yapan birinin az ya da çok bir şeyler elde edeceğini, kendi üzerinde hiç çalışmayan, kendisiyle uğraşmayan birinin kendisine zarar veren işler peşinde koşacağını öngörebilmek yanlış da değildir. Burada esas konu iyi ve kötüyü tanımlamaktır. Çünkü iyi de kötü de kişiden kişiye değişir. Oturduğum yerde meditasyon ve pozitif enerjilerle dil öğrenmem mümkün mü onu da bilmiyorum. Fakat öğrenmek istediğim dil üzerinde çalışmaya başlarsam birkaç kelime öğreneceğimi, belki basit cümlelerle kendimi ifade etmeye başlayabileceğimi biliyorum. Yani enerjimi evrene göndermek yerine sıkıcı bir dil kitabına gönderdiğimde bana bir dönüşü oluyor, bundan eminim. Karmayla ilgili yanlış anlaşılan, batı bireyselciliği tarafından içi boşaltılan anlamı işte budur.

Yazıyı Paylaş
Yorum Ekle Yorum Ekle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sonraki Blog
Abracadabra

Abracadabra